OSMANLI ÖNCESİ SALİHLİ :
Salihli´nin tarihini anlatmaya Antik Sardes (SART) kenti ile başlamak gerekmektedir. Sardes/Sart Gediz havzasında, Sart Çayı kıyısında ve Bozdağ´ın batısındaki tepelerin kuzey yamaçları üzerinde Meles adlı bir kral tarafından kurulmuştur.
M.Ö.1750-1200 yıllarında Hititler döneminde Sardes´in de içinde bulunduğu bölge ASSUWA olarak anılmaktadır. Sardes´in bu dönemde köy mü kasaba mı yoksa saraya bağlı bir şehir mi olduğu bilinmemektedir. M.Ö.1200-1000 yılları arasında önemli bir yerleşim merkezi olmakla birlikte özellikle M.Ö.7-6 yüzyıllarında büyük gelişme göstermiş, Lidya devletinin başkenti olmuş ve büyük önem kazanmıştır.
Endüstriyel buluşlar, para, ülkeler arası hicret, lirik şiir-müzik felsefe-astronomi-coğrafya ve heykelcilik M.Ö.6 ve 7. Yüzyıllarda Sardesle başladı ve gelişti diyebiliriz. Sardes Lidya Devleti sona erdikten sonra da önemini korumuş, Persler döneminde Satraplık merkezi, Romalılar zamanında eyalet merkezi, Bizans döneminde ise Theme merkezi olmuştur. Dünya ticaret yollarının değişmesi sonucunda Bizans imparatorluğunun son zamanlarında önemini yitirmiştir.
1075 yıllarında Selçuklu Türkleri Sardes´i aldılar. O günden sonra da Sart diye anılmaya başlanıldı. Sart 1098 yılında Haçlıların desteği ile Bizans´ın eline geçti ise de 1313 yılında Germiyanoğulları´nın komutanı Aydın Bey tarafından kesin olarak Türk egemenliği altına alındı.
16. yüzyıldan itibaren de Salihli Sart´ın işlevini yüklenmeye başlamış ve onun yerini almıştır. Salihli tarihinin Salih Dede adlı kişinin eski Salihli´nin doğusunda bugünkü Kocaçeşme Mahallesi´ndeki hanı ile başladığı inanılmış ise de bunun doğru olmadığı anlaşılmaktadır.
Salihli´nin güneyindeki Bozdağ eteklerindeki tepelerde ve Çakallar deresinde eski devirlerden kalma mezarlar bulunmaktadır. Son olarakta M.Ö.6. Yüzyıla ait olduğu anlaşılan bir tümülüs mezar bulunmaktadır. Mezarlar genellikle yerleşim merkezleri çevresinde bulunduğuna göre bugünkü Salihli´nin güneyinde antik bir yerleşim merkezi bulunduğu kesindir.
Bugünkü Salihli İlçesine ait ilk kayıt 1518 yılına aittir ve Veled-i Salih/Salihoğlu köyü olarak anılmakta ve Sart kazasına bağlıdır. 1535 tarihli ve Aydın Livasına bağlı İzmir-Çeşme-Atasluğ- Tire-Birge-Güzel-hisar- Sultanhisar- Kestel- Bozdoğan- Arpaz- Yenişehir- Alaşehir- Sart kazaları kurasının tımarlarını havi mufassal defter kayıtlarında da Veled-i Salih/Salihoğlu adlı bir köyün varlığını teyid etmiştir.
OSMANLI DÖNEMİ SALİHLİ :
Salihli adına kaza olarak (Kaza-ı Sard maa Salihli) ilk defa 1831 yılında yapılan nüfus sayımında köy olarak ise 16. Yüzyıl arşiv kayıtlarında rastlanmaktadır. Salihli köyünün varlığına ait ilk belge, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü (istanbul)´ndeki 148 sıra numaralı, 935 H./1528-1529 M. tarihli Aydın livasına bağlı kazaların nüfus, hasılat ve tımarlarını havi mufassal defterdeki kayıtlara aittir. Bu defterde Aydın sancağı Sart Kazasına bağlı Veled-i Salih adlı bir köyün adı geçmekte ve köyün14 haneyi (vergi nüfusu) barındırdığı belirtilmektedir.
Veled-i Salih (Salihoğlu) köyü ile ilgili ikinci önemli kayıt Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (Ankara) arşivinde bulunan 144 numaralı 981 H /1573-1574 M. tarihli Aydın mufassal tapu defterindedir.Defterde nefer ve 9 haneden oluşan Karye-i Veled-i Salih adlı bir köyden söz edilmektedir. Yıllık vergi geliri 1550 akçe olan köyde buğday, arpa, nohut, pamuk, börülce, susam,keten,kendir gibi ürünlerin yetiştirildiği yazılıdır. Yine aynı defterde Sart´ta 54 nefer, 6 çift 5 yarım çift, 30 bennak, 10 mücerrit kişiden söz edilmekte köyde 2 değirmenin var olduğu ve buğday, arpa, börülce, susam, nohut, bakla, burçak, yonca,ekildiği anlatılmaktadır.
16. Yüzyıla ait bu iki Osmanlı arşiv belgesinde adı geçen ve Aydın Sancağı Sart kazasına bağlı olan Veled-i Salih adlı bu köy büyük bir olasılıkla bugünkü Salihli kentinin ilk çekirdeğidir. Köyün kuruluşunu da Salihlu (Salihler) adlı Yörük topluluğunun gerçekleştirdiğinden kuşku duyulamaz. Bu isme Saruhan ve Aydın sancakları dışında daha birçok sancak kazalarında rastlanması, büyük ve etkili bir topluluk olduğunu göstermektedir.
Salihler Yörüklerinin yerleşmiş oldukları yere isimlerini vermiş olmaları nedeniyle 16. ve 17. yüzyıl kayıtlarında Salihli´nin bulunduğu bölgede birkaç Salihli köyü daha bilinmektedir. Ancak bu köylerin Saruhan sancağı içinde kalışı ve Sart kazasına bağlı olmayışları, bugünkü Salihli´nin çekirdeği olmayacakları varsayımına kesinlik kazanmıştır.
Sonuç olarak Salihler Yörük topluluğunun yazılı belgelere göre bugünkü Salihli yerinde 16. Yüzyıl başlarında yerleşik hayata geçmiş olduğunu ve bir köy kurduklarını söyleyebiliriz. Şimdilik köyün, dolayısıyla Salihli´nin kuruluşunun 1528 yılı olarak kabul etmekle beraber, bulunacak belgelerle, bu tarihin daha da önceye inebileceğini belirtmek gerekiyor.
17. yüzyılda Salihli´ye ilişkin belgelerin yetersizliği yüzünden bir açıklama getirilemiyor. Yalnızca tahmin olarak Evliya ÇELEBi´nin Alaşehir´den Sart´a gelirken Bozdağ eteğini izleyen yolculuğu sırasında (1673) gördüğü "Mamur köyler" den birisinin Salihli olabileceği ileri sürülmektedir.
18. yüzyılda da Salihli´nin nasıl bir yapıya sahip olduğu konusunda herhangi bir kaynağın bulunmayışı veya bulunamaması üzücü bir durumdur. işte bu yüzdendir ki Salihli´nin kuruluşu bir anlamda geçmişi en son 19. Yüzyılda tarihlendirilmiş, belleklere çok yeni bir yerleşim olduğu yerleşmiştir.
Salihli´nin 19.Yüzyıldaki gelişmesini, gerek nüfus,gerekse işlevsel yapı olarak pek çok eserde bulmak olağandır. Bu yüzyılda Sart´ı gezmeye gelen gezginlerin bir kısmı Salihli´ye de uğramışlar, bazıları Salihli üzerinden Adala, Alaşehir gibi değişik yönlerde yolculuklarına devam etmişlerdir.
Salihli, 1831 yılındaki ilk Osmanlı nüfus sayımında Aydın sancağına bağlı, Sart ile birlikte bir kaza kimliğine sahip bulunuyordu. Sart´ın o tarihe kadar Aydın Sancağının bir kazası olduğunu biliyoruz. Bu sayımda Salihli ile birlikte anılması, Sart´ın yönetim işlevinin zayıfladığını göstermektedir. Salihli´nin büyüdüğünü ve kaza merkezliğini devralmaya hazır olduğunu ortaya koyması, kentin 19.Yüzyılın ilk yarısında böyle büyümesinin ve tanınmasının en büyük nedeni, burada çarşamba günleri kurulan pazarın etkisi olmasıdır. Salihli´nin 19. Yüzyıldaki yaşamında yönetsel merkezlilik dışında meydana gelen diğer olgu da, kasabadan demiryolu hatlarından biri olan İzmir kasaba demiryolu,1866 yılında tamamlandıktan sonra, bu hattın Alaşehir´e kadar uzatılmasına karar verilmiş 1875 yılında Salihli´den de demiryolu geçirilerek hizmete açılmıştır.
Turgutlu´dan Alaşehir´e uzatılan bu hattın Salihli´den geçirilmesinin nedeni, bu yerin kervan yolu üzerinde bulunmasına bağlanmaktadır. Böylece aynı yol üzerinde daha önceleri develerle yapılan yük taşımacılığı, demir yolunun gelmesiyle yerini trene bırakmıştır. Kervan sahipleri zarara uğradıklarından dolayı uzun süre demir yolunu kabullenememişler, hatta onu sabote yoluna gitmişler, en sonunda develerini satmak zorunda kalmışlardır.
İşte Salihli 19. Yüzyıl sonlarında, bu iki büyük değişikliğin etkisiyle ayrıca pazarının büyüklüğü ve bir uğrak yeri olması nedeniyle adını duyuran bir kasaba haline gelmiştir.
Salihli´nin bilinen yakın tarihinde her zaman varlığına tanık olduğumuz Rumlar, 20. Yüzyılın başlarında Ege bölgesi yerleşim merkezlerinde olduğu gibi kentin demografik ve ekonomik yapısında önemli bir yer işgal ediyorlardı. Orada terzilik, kunduracılık, değirmencilik şeklindeki ticari faaliyetlerle uğraşan Rumların 1922 öncesinde 2000-2500 kişi oldukları tahmin edilebilir Rumların bugünkü Atatürk İlköğretim okulunun olduğu yerde kiliseleri, Keskiner İşhanı´nın arka tarafında da okulları vardı. Oturdukları yerler Mithatpaşa Caddesi´nden demiryoluna doğru uzanıyordu.
Kentte Rumlar dışında Ermeni ve Yahudi nüfusu da bulunuyordu. Ancak Ermeniler çok azdı (80-85 kişi kadar). Yahudiler ise daha kalabalıktı (200-300 kişi kadar) ve bugünkü Dibek Caddesi üzerinde havraları ve devlet hastanesinin arkasında da mezarlıkları vardı.
KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİNDE SALİHLİ :
Yunanistan 15 Mayıs 1919 günü İzmir´e asker çıkarmasının ardından Menderes vadisi yönünde Aydın, Gediz vadisi yönünde Manisa´ya ilerlemeye başladı.
Bu ilerleyişe karşılık bölgesel direnişler kendiliğinden oluşmaya başlamıştı. Bunun akabinde işgale karşı birleşme fikri doğmuştu. Balıkesir, Akhisar, Salihli ve Denizli´deki savunma hareketlerinin başında bulunanlar Alaşehir kongresinde bir araya geldi.Salihliyi bu kongrede Zahit Molla liderliğinde bir heyet temsil ediyordu. Bu sıralarda Bandırma´dan gelen Bandırma ve Manyaslı direnişçiler Salihli direnişçileri ile birleşti ve bu birleşimin başına Ethem Bey (Çerkez Ethem) geçti. Bunların dışında ayrıca Poyrazlılar ve Osman Ağalar ayrı bir güç teşkil ediyordu. 24 Haziran 1920´de işgal edilmiştir. Kanboğazı - Gölmarmara - Pazarköy - Kemerdamları ve Bintepeler´de şiddetli çatışmalar yaşandı.Uzun süren çarpışmaların ardından milletin iradesi galip geldi ve Salihli özgürlüğüne kavuştu.
Ulu Önder Atatürk Salihli ziyaretinde halka hitaben şu konuşmayı yapmıştır;
"Gösterdiğiniz hissiyata teşekkür ederim. Buraya kadar bu kadar erken gelmekle hakiki hissiyatımızı izhar (gösterme) şevkiyle olduğunu anlıyorum.Bundan fevkalade bahtiyarım. Bende size karşı aynı hissiyatla mütehassısım.
Muhterem Ahali: Çok zulüm ve çok elem gördünüz. Fakat artık bunlardan ebediyen kurtuldunuz. O kara günler artık tekerrür edemez. Çünkü milletini intibah (uyanma) ve teyakkuzu (uyanıklık) pek büyüktür. Bundan sonra memleketimizi kati halasa (kurtuluş) isa i (ulaştırma) için pek kuvvetli ve esaslı tedbirler ittihaz eylemek icap eder. Bu tedbirlerin en mühimi ve en birincisi ilim ve irfan orduları teşkil edeceklerdir. Bu itibarla atiye (geleceğe) ehemmiyetle bakabiliriz.
Muhterem Ahali: Biliyorsunuz ki, hayatımızı, istikbalimizi, namusumuzu kurtaran Misaki Millilerimize olan itimad-ı taamımızdır (tam bağlılık). Millet ve milletten doğan ordumuz bu Milli Misaki süngülerle tahakkuk ettirmiştir. Bunu siyaseten ifade ettirmek için heyeti murahhasımız Lausane (Lozan) da faaliyette çalışmaktadır.
Memleket dahilinde çalışırken, diğer taraftan hemen karşımıza çıkması muhtemel düşmanları yere sermek için daima mühayya (hazır) bulunmalıyız. Bu millet üç buçuk seneden beri çok fedakarlık yapmıştır. İcap ederse bundan sonra da hayat ve namusu için daha çok fedakarlık yapacaktır."